TAMER ARDA ERŞİN
MÜSİAD’ın “Küresel Ekonomiyi Yeniden Düşünmek” başlıklı raporunda “Maliye politikalarının etkinliği aleyhine bazı ekonomik aktörlerin oportünist davranışları, düşük faiz politikasının suiistimal edilmesi ve/veya ettirilmesi, rapor dönemine kadarki süreçte Türkiye’nin önünde engel olarak belirmiştir” değerlendirmesi yapıldı. Raporda ayrıca, “alternatif İslami finans metotlarının geliştirilmesi”, “Faizsiz Finans Kanunu’nun hayata geçirilmesi” gibi öneriler de sıralandı.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun politika faizi kararı beklenirken; MÜSİAD’ın “Küresel Ekonomiyi Yeniden Düşünmek” başlıklı ekonomi raporunda “düşük faiz politikası” ile ilgili değerlendirmeler dikkati çekti.
Raporun, “Fırsatlar, Tehditler ve Öneriler” bölümünde; “… Maliye politikalarının etkinliği aleyhine bazı ekonomik aktörlerin oportünist davranışları, düşük faiz politikasının suistimal edilmesi ve/veya ettirilmesi, rapor dönemine kadarki süreçte Türkiye’nin önünde engel olarak belirmiştir. Tüm bu şartlar enflasyonun yüksek kabul edilen bir seviyeye ulaşmasına neden olmuştur” değerlendirmelerinin yapıldığı görüldü.
“TÜRKİYE, ALTERNATİF İSLAMİ FİNANS METOTLARININ GELİŞTİRİLMESİNİ ÖNCELEMELİDİR”
Raporda ayrıca şu öneriler sıralandı:
“Türkiye İslami Finansa örneklik oluşturacak şekilde kapsamlı bir ‘faizle mücadele programı’ ile alternatif İslami finans metotlarının geliştirilmesini öncelemelidir.
Finans ekosistemin tamamını (Bankacılık, Sermaye Piyasaları, Sigorta, BES ve diğer finansal kuruluşları) kapsayıcı nitelikli Faizsiz Finans Kanunu hayata geçirilmelidir.
Faizsiz Finans Kanunu yanı sıra; Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Vergi Kanunu gibi temel iktisadi, ticari ve mali alanları düzenleyen diğer kanun ve yönetmeliklerin de gözden geçirilip faizsiz finans ilkeleri ile uyumlu hale getirilmelidir.
Gerek vakıflarca gerekse bireysel olarak gerçekleştirilen zekat toplama ve dağıtma işlemlerinin gelişen finansal teknoloji yardımıyla şeffaf biçimde finansal sisteme entegrasyonu sağlanmalıdır.
Türkiye’nin dış ticareti, enerji hariç tutulduğunda fazla verse de fiyatlardaki artış nedeniyle aylık maruz kaldığı ilave maliyet, uygulanan programın temel unsurları arasında yer alan cari fazla verme hedefinin ötelenmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla verilen bu açık, programın istikrarını sağlamada esas olan döviz fiyatlarında sapmalara neden olmakta ve TL yabancı paralar karşısında değer kaybetmektedir. Her ne kadar TL’nin değer kaybı enflasyon oranına yakın olsa da bu durum özellikle fiyat bozulmaları nedeniyle beklentileri olumsuz yönde etkilemektedir.
Ayrıca enflasyonist ortamda TL’nin değerini yabancı paralar karşısında korumaya çalışmanın sürdürülebilirliği mümkün değildir. Bu nedenle enflasyonist baskıların azaltılmasına öncelik verilmelidir. Ayrıca başta gıda sektörü olmak üzere bazı temel girdilerin fiyatlarının bir süre için sabitlenmesine yönelik olarak sektör temsilcileri ile protokoller yapılarak sübvansiyon sağlanabilir.”
